Pavlov çağrışımından bir kesit, popülizm negatif mi, pozitifi var mı peki?

Çok şükür arabama kavuştum…
Kardeş bile olsa, el âlemin arabası ne rahatsızlık vermek isterim ne zahmet…
Ortak mal…
Ortak karı gibidir, istediğin gibi “kullanamazsın” (!)
Paylaşmak zordur, olmaz yani.

Dün evlat geldi…
PEZEVENK, çok kızdım ona. Geldiğimden beri ilk defa görüyorum…
Konuşmadım, yüzüne bile bakmadım. Oturdu yanıma…
Bakıyor melül melül yüzüme…
“Baba…
Neden bana kapris yapıyorsun?”

“Bakma bana öyle”

Oğlum…
Arabanın benim için ne demek olduğunu biliyorsun. Neden SEN arabayı götürmedin?

Bir parantez açalım, arabanın kontak anahtarı bozulmuş. Silindir değiştirilecek. Kanunlara göre sahibinin mutlaka arabayı teslimata orada olması lazım. Ben Türkiye’deyim, hanım, dükkân…
Oğlum…
Oğlum olduğu için O yapabilirdi. YAPMADI!

Bana bir şeyler anlattı, genç adam…
İhtiyaçları falan…
Peki, neden beni arayıp, baba böyle böyle demedin?
Aradım, sen telefona çıkmadın. Defalarca aradım(!)
Olabilir…
Sözde izin yapmaya gittik. Ana – oğul kaplıcalara falan gidecektik. Bir “ön çalışma”. Allah nasip ederse, yılbaşında hanımla. Hiçbir işimiz yoktu Almanya’dan yola çıkarken, annem öncüydü, ben birkaç gün sonra, bana da bir şey demedi telefonda. GITMEMLE BIRLIKTE DÜNYA BAŞIMA YIKILDI
Git oraya, koştur buraya…
İstanbul trafiği, yok kimse kusura bakmasın, adıyla sanıyla…
Hayvanlar sokakta, yolda. Telefona bakmak mümkün mü?
Kaç tane ciddi kaza atlattım biliyor musunuz? Her sene ayni manzara!

Uzatmayalım…
Küçükler yapar, büyükler bağışlar…
Ben…
İster inanın ister inanmayın ASLA yapmadım böyle bir şey. Babamın, rahmetlinin bu yüzdendir O sözleri bana. Kardeş…
Bak kardeşte faklı, bencil. İki elim kanda olsa, ihtiyaç hasıl olduğunda ben olmam gereken yerdeyim.
Karakter meselesi, her insan farklı. Kınayamazsın, yargılayamazsın.

Akşam oldu, hadi dedim ben seni götüreyim…
Yolda…
Ya gerçekten resmen gurur duyuyorum evladımla. Bir baba olarak evladımdan bir şeyler öğrenmek çok hoşuma gidiyor.
Bir şekilde konu popülizme geldi…
Erdoğan olsun, Trump olsun piri…
Dedi “… popülizm negatif tanımlı. Master’i bitireyim pozitif popülizm üzerinde bir çalışma yapacağım, acaba pozitif popülizm var mı?”

Birlikte hatırlayalım, popülizm neydi?

Basit kelimeler ile…
Kendi şahsi ikbali, menfaatleri veya görüşleri doğrultusunda halk diliyle, halk namına hareket eden ve konuştuğunu iddia eden, konuşmalarıyla halkı ikna edebilen, sözü, özü ve eylemleri birbirini tutmayan, tutarsız kişilere popülist denir. Bilimsel tanımlaması ve “belirtileri” farklıdır, ben çok basite indirgeyerek tarif etmeye çalıştım.

Dedim…
Bana göre pozitif popülizm var. Hem dış etken olarak belirleyici olabilir, negatif veya bildiğimiz şekliyle popülizmde olduğu gibi hem içten gelen bir dürtüdür pozitif popülizm…
Populus, halk demek(!)

Halk, kendi içinde, bir nevi gurup dinamiği ile doğru olanı, yine bir nevi içgüdüsel olarak algılayarak harekete geçebilir.

Örnek olarak kurtuluş savaşımızı vermek isterim (…)
Sözlerimi bitiremeden sözümü böldü ve sordu:
“Baba, Atatürk bir popülist miydi?”
Hayır oğlum onu demek istemedim. Kişi ve veya zamanlama, gelişen olaylar zinciri…
Bu gibi hareketliği, algıyı tetikleyebilir. Mesela Vahdettin’in, Yunan’ı çağırması halkta infial yarattı.

Evet…
Bana göre pozitif bir popülizm vardır…
Salt kişinin retorik yani belagat sanatına veya herhangi bir ideolojiye bağlı olmaksızın…
Bazen kişiye, zamanlamaya, gelişen olaylar zincirine bağlıdır…
Tetikler, Newton beşiği gibi!

Biliyorum

Merak edersin beni…
Yalanının bedeli…
Çatla patla emi!

Bende merak ederim seni…
Sevdiceğimi…
Yüreğimin biricik bamteli.

Bu ne ya?

Kardeşim…
Benim GAY’lıkla, eşcinseller ile ne işim olur?
Masajlarla…
Çok yazmışımdır her şey zamanında!

Yine çok yazmışımdır, erkekliğime yakıştıramam zamparalığı…
Erkeksem…
Bir kadın ile beraberlik için paraya ihtiyaç duymam!

Hem sonra…
Para karşılığında sevişmek, sevişmek midir?
Duygusuz…
Arzulamadan?

Bir kadın…
Kadınlığının tüm hünerlerini göstermez ki para karşılığında yatakta!

Gösteremez yani…
Ne kadar istese bile arzu olmadıktan sonra…
Sadece, affedersiniz bacak açar, sok çıkar.

Bana böyle abuk zubuk şeyler yazdırmayın…
Allah’ın en büyük lutüfleri arasındadır insana, sevişmek, sevgiyle, en güzeli aşkla.

Yine yazmışımdır, ilan ettim adeta…
Kalbime girmek çok ama çok zordur, bir o kadar yatağıma…
Çok şey beklerim kadından, yatağına davet eden her kadına teveccüh göstermem, kalmadıysam uzun zaman kadınsız veya aklım kaymadıysa bacak arama!

Erkek olarak çok fazla tipi bozuklardan değilim, bilirim, farkındayım kadın üzerindeki etkimden…
Dil mi güzel dilber mi güzel kardeşim?
Kafaya taktıysam bir kadını, dilim ile onu perişan ederim.

Kaçmaz yani elimden…
Çoğu zaman emelime kavuşurum, tecrübelerle sabittir, ateşime değen kadın iflah olmaz…
Bilirim.

Yine bir kez kalbime girmeyi başaran, yok ille kadın değil insan…
Öyle kolay kolay çıkmaz yüreğimden…
Ölür, gömerim onu kalbime AMA çıkmaz bir daha yüreğimden.

Allah korusun tabii…
Zevkler ve renklerin tartışılamayacağı gibi…
Tercihlerde tartışılmamalı. Kaldı ki eşcinsellik çoğu zaman tercih değil Allah vergisidir…
İnsan…
Yanlış “kalıpta” dünyaya gelir…
Hangi ana – baba ister evladının böyle olmasını?
Sigmund Freud ve…
Obsesif Kompulsif bozukluk, Almancası Zwangsstörung, İngilizcesi obsessive-compulsive disorder…
Hangimiz…
Uzun süreli “mahalle baskısına” dayanabiliriz ki?
Allah korusun, sadece Allah korusun!

Duydunuz mu, haberiniz var mı? 8 yıldız kaydı(!)

Erkeğin orospusu olur mu?
Olur!!!

Nasıl ki bana erkek demeye binlerce şahit lazımsa…
Bu orospuya milyonlarca şahit lazım olsa gerek!

Türk, Kürt, Laz, Çerkez hiç fak etmez…
Evlat bu, vatan için canını feda eden evlatlar. Anasının kuzusu, babasının gözbebeği…
Ulan OROSPU, hani bitecekti?

Alkışlar eşliğinde batar devletler…
Gözleri vardır görmezler. Kulakları vardır, duymazlar. Alkış tutar hayvanlar!

Keops Piramidi

Sabahın kör saatinden beri yollardayım, yeni geldim…
Perişanları oynuyorum. Hanim diyor “sana sakin hayat lazım!”
Kim kaybetmiş ki ben bulayım?

Bir kahve içtim, yazmaya karar verdim çünkü önemli…
Mısır’da, en önemli piramitlerden birinde, 1900’lü yıllardan beri ilk defa…
30 metre “yüksekliğinde” bir boşluk, bir oda bulundu!

Bilim henüz fazla bir şey bilmiyor…
Galiba Fransız ve Japon bilim insanları. Japon’dan eminim, Fransız olabilir…
O kadar yorgunum ki anlatamam.

Eminim…
Bilim bir yolunu bulup bu odanın sırrına erecek.

Offfffffffffff ya of

Füsun benden çok dayak yemiştir…
Özellikle genç kız olduktan sonra. Daha küçüktü, arkadaş…
Kıza yan bakıyordum başlıyordu zırlamaya.

Vallahi billahi bir şey yapmıyordum ya, vallahi billahi…
Değil dövmek, bakıyorum diye zırlardı ondan sonra ben annemden yerdim dayağı…
KUR-TU-LA-MA-DIM
O bitti, çocukları başımda. Biz bunu e vermemiş miydik?
Bizim evimizden çıkmamış miydi bu insan?

Gittim Dada’ya, sözde nasıl yazılır, nasıl kayıt edilir öğreteceğim…
Dayday açtı kapıyı, adımımı attım eve, Dada yukarıdan:
“Dadaaaaaaaaaaaaaaaaaaa”
Ama nasıl ağlıyor, içler acısı…
“Kuduz köpek” kapmış çocuğun bacağını, yeminle diş izleri olduğu gibi duruyor, morarmaya başlamış. Ne oluyor ya?

Başladı ikisi birden anlatmaya, biri ağlıyor anlatıyor…
Diğeri bağırıyor anlatıyor…
Benim sigortalar attı…
Bağırmamla birlikte sustular. Anahtar kavgası…
Ya bir anahtar için çocuğun baldırı böylesine insafsızca ısırılır mı?

Yok arkadaş benim çilem dolmadı…
Barıştırayım dedim, Dada…
Af etmem!

Ben olsam bende etmezdim.
😊

Ev…
Gazilerle doldu…
İki kedi bir Dada, Allah beterinden korusun.
AMINNN