Halim yok

Yazmaya…
Belki anlarsınız ne demek istediğimi yayınlayacaklarım ile?

Bu yaziyi dogrudan gazete sitenizden okumanizi rica edecegim yine resim sorunlari…
oku

BOP yeniden…

AKP hükümetinin, köylü kurnazlığı ile “ABD’yi Rusya ile dengeleriz” stratejisi çöktü.
Yerini, “Moskova ile Washington arasında savrulma” durumuna bıraktı.
Hatırlamamak imkansız…
Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan -Başbakan olduğu dönemde- ABD’nin Ortadoğu’yu dizayn için ortaya attığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) “eş başkanı” olduğunu övünerek açıklamıştı.
Türkiye’deki yoğun Amerikan karşıtı atmosferden dolayı olsa gerek, AKP bu söylemi hızlıca terk etti. Ancak alanda, “BOP eş başkanı” olmanın gerekleri yerine getirilmeye devam edildi.
En somut örnek Suriye…
AKP hükümeti Suriye’ye ABD ile birlikte girdi. Bir dönem o kadar coşuldu ki Rus uçağı bile düşürüldü. Özür, nedamet, S-400’ler, Rus boru hatlarına vergi muafiyeti, ücretsiz geçiş hakkı filan verildi de Putin’le “dostum Vladimir” noktasına gelindi.
“DOSTUM VLADİMİR” DÖNEMİNİN BİTİŞİ
“Dostum Vladimir” dönemi, Astana ve Soçi anlaşmalarını getirdi. AKP hükümeti bu anlaşmalar sayesinde önce Fırat Kalkanı, ardından da Zeytin Dalı Operasyonu’nu yapabildi. Her iki operasyonun da amaçları kamuoyu ile paylaşılmıştı; “terörle mücadele” ve “Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması.”
Bölgenin, PKK terör örgütünün uzantısı PYD tarafından kontrol edilmesi dolayısıyla, AKP için kamuoyunun hem “terörle mücadele” hem de “toprak bütünlüğü” amaçlarına ikna edilmesi kolay oldu. Bölgede bir “PKK oluşumu-devletçiği” endişesini paylaşan muhalefet de operasyona destek verdi.
Fırat’ın batısındaki Suriye hava sahasını kontrol
eden Moskova’nın da icazetiyle her iki operasyon gerçekleştirildi.
Ancak elbette “dostum Vladimir”in bu icazeti vermesinin bir nedeni vardı; Türkiye, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını yaparken Rusya da Esad güçleri ile birlikte Dara’da, Halep’te, Doğu Guta’da daha önce ilan edilmiş çatışmasızlık bölgelerini teker teker ele geçiriyor, AKP hükümeti ise buradan kaçan rejim muhaliflerinin İdlib’e yerleştirilmesine aracılık ediyordu.
Sonuçta, Rusya destekli Esad’ın kontrol edemediği bölgeler olarak sadece İdlib ile Türkiye’nin kontrolündeki Mare-Cerablus hattı, Afrin ve Barış Pınarı bölgesi kaldı.
Esad güçlerinin, yine Rus hava desteğiyle İdlib’e başlayan operasyonları da “dostum Vladimir” döneminin kapanışını ortaya koydu.
İDLİB’DE NE İŞİMİZ VAR?
AKP lideri Erdoğan’ın, hemen her fırsatta Suriye politikası konusunda soru soranları ya “cehalet” ya da “ihanetle” suçlaması boşuna değil…
Çünkü TSK’nın Suriye’de daha önce yaptığı üç operasyonun amaçlarından hiçbiri İdlib’e yapılması planlanan operasyonun amacı ile örtüşmüyor.
Mesela “terörle mücadele” konusu:
İdlib’de PKK unsurları yok. Bölge, BM tarafından resmen “terör örgütü” ilan edilmiş Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) tarafından kontrol ediliyor. Yani “terörle mücadele” söz konusuysa, Mehmetçiğin öncelikle bizzat bu örgütle mücadele etmesi gerekiyor.
“Suriye’nin toprak bütünlüğü” amacını ortaya atmak ise çok daha sorunlu:
Bizzat Erdoğan, TSK’yı Libya’ya gönderebilmek için İhvancı Sarrac hükümetinin “BM tarafından tanındığını” gerekçe göstermişti. Suriye’de de BM resmen Esad rejimini tanıyor.
Dolayısıyla eğer “kriter” BM’nin tanıması ise Türkiye’nin Esad rejimine destek vermesi gerekmiyor mu? Erdoğan’ın “rejim şubat sonuna kadar çekilsin” ültimatomu, “BM’nin tanıdığı Suriye rejimini, bizzat Suriye topraklarından kovmaya çalışmak” olmuyor mu?
Bir diğer gerekçe “insani durum” olarak ortaya atılabilir. Ancak unutulmamalı; Türkiye sınırındaki küçücük İdlib bölgesine, çoluk çocuk 3.5 milyon cihatçının yerleştirilmesinde bizzat AKP hükümeti aracı olmamış mıydı?
Somut örnek mi istiyorsunuz; 19 Ekim 2016’da Erdoğan’ın muhtarlar buluşmasındaki konuşmasına bakın yeter; Erdoğan Putin’in kendisinden El Nusra’nın (HTŞ’nin isim değiştirmeden önceki hali) Halep’i terk etmesi için “ricada bulunduğunu” söyledi ve ekledi: “Arkadaşlarımıza gerekli tavsiyesi verdik…” -Buradaki “arkadaşlarımız” kim acaba? Türk görevliler olsa Erdoğan “tavsiye” değil, “talimat” vermez miydi?-
(Buraya son not olarak, Esad yönetiminin İdlib’e yoğun saldırıyı başlatmadan önce, eylül ayında af ilan ettiğini, teslim olanların suçlanmayacağını duyurduğunu da ekleyelim.)
Kısacası, AKP her ne kadar “cehalet” ve “ihanet” kelimelerini hamasi nutuklarla ortalığa saçsa da “İdlib’de ne işimiz var?” sorusu meşru bir sorudur.
Hele hele, İdlib’de Mehmetçiğin görev yaptığı 12 gözlem noktasının üç tanesinin bizzat Esad rejimi tarafından kuşatılmış olduğu bir ortamda sadece “meşru” değil, “gerekli” bir soru haline de gelmiştir.
Bunun üzerine bir de İdlib’de yaşananlar konusunda ABD’den gelen (önce Suriye özel temsilcisi James Jeffrey, sonra Dışişleri Bakanı Pompeo) AKP’ye gaz veren açıklamaları da görünce, insanın aklına “BOP eş başkanlığı kaldığı yerden devam mı ediyor” sorusu gelmiyor mu?
Doyamadınız mı “kandırılmaya”?..

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/zeynep-gurcanli/bop-yeniden-5615534/

Padişah Abdülhamit’in fotosu!

Genişliği iki metre, uzunluğu sekiz metre, birinci sınıf çam ya da ceviz ağacından yapılmış bir masa. İki yanında kravatlı, koyu takım elbiseli, bazıları gözlüklü, bazılarının saçlarına hafif kırlar düşmüş adamlar oturmuşlar. Masanın başında da yine takım elbiseli, kravatlı Halil Eldemir oturuyor.
Halil Erdemir!
Sağlık Bakanı Yardımcısı!
Burası Sağlık Bakanlığı toplantı salonu ve o masa da Sağlık Bakanlığı demirbaş kayıtlarında “toplantı salonunun masası” diye geçiyor. Bakan yardımcısının oturduğu başköşedeki sandalyenin arkasında Cumhuriyet kurulduğundan beri “Atatürk’ün fotoğrafı” asılı duruyordu. Kaldırmışlar. Yerine “Padişah Abdülhamit’in fesli fotoğrafını” koymuşlar. Biraz ileride de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kravatlı, takım elbiseli fotoğrafı asılı duruyor.
Abdülhamit’in fotosu!
Ne için?
Neyi anlatmak için?
★★★
Geçen hafta “Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2018” yayımlandı.
Bir yılda doktora giden:
64 milyon kişi arttı.
Bir yılda MR çektiren:
88 milyona çıktı.
Bir yılda:
Antibiyotik yükü çıldırdı.
Bu gerçeği gizlesin diye mi Atatürk’ün duvardaki fessiz resmi kaldırılıp onun yerine Abdülhamit’in fesli fotosu asıldı?
★★★
Ne kadar tuhaf!
Ne çok izaha muhtaç!
Padişah Abdülhamit’in fesli fotosu ile sağlık istatistiklerinde görülen bozulma arasında nasıl bir olumlu bağlantı bulundu da Atatürk atıldı yerine Abdülhamit konuldu?
Son 16 yılda:
OECD ülkeleri arasında Türkiye; doktor, hemşire, ebe sayısında son sıraya indi. 2002 yılında Türkiye’nin nüfusu 66 milyondu. Bir yılda “hastayım” diye doktora başvuru sayısı 209 milyondu. 2018 yılında nüfus 82 milyona çıktı ama “hastayım” diye doktora gidenlerin sayısı da 782. 5 milyonu geçti. Abdülhamit’in fesli fotosunda bir keramet olsaydı: Antibiyotik yutma çılgınlığı, MR çektirme salgını, “Hastayım doktor” diye hastanelere koşma çaresizliği bu kadar tavan yapmazdı.
★★★
Sağlık İstatistik Yıllığı!
Acılarla dolu.
Günlük, haftalık, aylık “Acil yardım” da tavan yaptı. 112 Acil Yardım İstasyonu başına düşen vaka sayısı 2002 yılında 796 iken bu sayı 2018 yılında 1998’i gördü. 2002 yılında hastalanan insanlarımızın özel hastanelere başvuru sayısı yaklaşık 6 milyon iken, bu sayı 2018 yılında 75 milyonu buldu. 16 yılda özel hastanelere başvuru sayısı yaklaşık 13 kat yukarı gitti. Genel Sağlık İş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, “Sağlık alınır-satılır meta oldu” dedi. Padişahımız Abdülhamit’in hedefi bu muydu?
Fotosu duvarda.
Niçin?
Neyi anlatmak için?

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/necati-dogru/padisah-abdulhamitin-fotosu-5615417/

Damat istifa!

Fenerbahçe-Alanyaspor maçının son dakikalarında ve hatta maç bittikten sonra Kadıköy “damat istifa” tezahüratıyla inliyordu!
Cumhurbaşkanı’nın damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak için siyaseten son düdük çaldı. Yazılmamış kuraldır; futbolda her şey hatırlanır.
★★★
Ülke ekonomisini yöneteceğine futbolu dizayn etmeye kalktı… İyilik yapayım derken Trabzonspor’u da yaktı!
Yahu ülkenin ekonomisinden sorumlu bakan gitti, şampiyonluğa giden takımın teknik direktörü Ünal Karaman’ı değiştirdi. Bu kadar futbolun içerisinde kendisi!
★★★
Berat Albayrak; “Beş tane Trabzonsporlu bakanımız var aslında…” diye başlayıp, “Bizi bilenler biliyor. Perdenin arkasında Trabzon ve Trabzonspor için ne kadar uğraştığımızı da biliyor” demesiyle, bu saatten sonra Trabzonspor şampiyon olsa bile hakkı olduğunu anlatamazsın kimseye…
★★★
Takım tutar gibi parti tutan insanların yaşadığı bir ülkede toplumdan o kadar uzaktı ki, konuşmasının nereye varacağından en ufak bir fikri de yoktu!
Ekonomi kötü gidiyor, asgari ücret yetmiyor, millet aç dolaşıyor, işsiz kendini yakıyor diye çıkıp protesto yürüyüşü yapalım, slogan atalım desen 20 kişi toplayamazsın. Gidip de futbola karışmaya çalışırsan yüzbinleri aleyhinde bağırtır, eline yüzüne bulaştırırsın.
★★★
Futbol tribünleri alt ve orta gelirlinin yeridir. Onlar bağırmaya başlamışsa iş bitmiştir. Ülkede futbol fanatikliği, parti fanatikliğinin çok ötesindedir. Bunu göremeyen siyasetten silinir.
Perde arkasında Trabzonspor için harcadığı enerjisini Türkiye ekonomisini düzeltmeye harcasaydı da, perde inince yuhalanacağına alkışlansaydı.
‘Ekonomi kötü‘ demek yasak!
Finansal piyasalarda manipülasyon ve yanıltıcı işlemlerin tanımlanması BDDK’ya bırakılıyor. Ucu açık! “Ekonomi kötü” demek bile ceza kapsamına sokulabilir.
Bir borsa aracı kurumu için çalışan bir analist, bir banka hakkında “sat” raporu yazıp bunu batık kredilerinin çokluğuna bağlasa, al sana ceza!
★★★
Zira bunun sinyalleri çok önceden verildi. Berat Albayrak; “Birileri çıkacak, isimlerinin başında ekonomist, profesör yazan ama bu ülkeye zarar vermeye çalışan” diye başladı…
“Milleti korkutmaya, Türkiye aleyhinde bir algı oluşturmaya çalışan bu kişilerin, terör eylemlerinde gördüğümüz ekipten farkı yok” deyip bitirdi.
★★★
Neredeyse bütün medya ellerinde… Televizyonlarında, gazetelerinde her daim bir müjde! Üç beş kişi “kötü” diyor diye mi toparlanamıyor ekonomi?
Neden milyarlarca liralık devlet kredileri ile alınan medya yaramıyor hiç bir halta? Sen de “ekonomi iyi” diyorsun. Neden insanları inandıramıyorsun?
★★★
Adam iş bulamadığı için parasızlıktan sokakta kendini yaktı! Manipülasyon mu yaptı? Hayatını kaybetti! Var mı daha ötesi?
Ülke, açık cezaevine benziyor git gide… İsteyen istediği kadar kötü desin, kim inanır ekonomi gerçekten iyiyse? Birisi “İskandinav ekonomileri batık” demişti. Kimse ciddiye alıp cevap bile vermedi!
Ekonomi iyi ama çevresi kötü!
Koskoca HSBC Bankası Türkiye’yi terk ediyor. Madem en kötüyü gördük ekonomi iyiye gidiyor, ne halt ediyor?
Yapı Kredi’nin sahibi İtalyan Uni-Credit de zengin kalkışı yapıp Türkiye ile vedalaştı. Neden kimse onlara iyi giden Türkiye ekonomisini anlatmadı?
★★★
Kamu bankalarının paslaşması ile faizler indirilirken, yine kamu bankalarının daha fazla borç vermesi yönünde baskı sonucunda Türkiye ekonomisi hareketlendi… İşte bu iyi dedikleri!
Zira akü şarj olmadı, motor çalışmadı… İterek götürüyoruz…
Yüksek borçlu Türkiye ekonomisinde, baskı ile daha fazla kredi verdirme zorlamaları, inşaat ve tüketim ile büyüme çabaları, genişleyen bütçe açıkları, para basma operasyonları riski artırıyor.
★★★
Ülkeye yabancı falan geldiği de yok… Dünyanın her yerinden gelişen ülkelere para akarken biz bakakaldık…
BDDK verilerine göre, yabancıların tahvil piyasasında sahiplik oranı 2018’in başındaki yaklaşık yüzde 17 seviyesinden 2020 Ocak ayında yüzde 8.3’e gerilemiş durumda.
Kim aldı bu tahvilleri? Merkez Bankası! Bu para basmanın diğer adı… Vadeli para basma…
★★★
Size iyiyi şöyle anlatayım… Geçen yılın en başarılı sektörü hangisiydi? Hilafsız “turizm” değil mi? Ziyaretçi sayısı 50 milyona, turizm geliri 34 milyar dolara ulaştı.
2019 yılı sonunda bankaların sektöre kullandırdığı kredilerden geri dönüşünde, sorunlu kredilerin oranı yılbaşında yüzde 4.88 iken yıl sonunda bu oran ikiye katlanarak yüzde 9.41’e yükseldi. Başarılı olanda tablo böyleyse, düşünün gerisini!

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/murat-muratoglu/damat-istifa-5615472/

Ülkemizde yiyen de var yanan da!

Hatay’da yaşanan feci olay, insan olan herkesi sarstı.
“Çocuklarım aç, iş istiyorum anlamıyor musunuz? Dayanamıyorum artık!” diyerek üzerine benzin döküp kendini ateşe veren Adem Yarıcı’nın acı sonu, yürek parçalayıcı bir trajedi…
42 yaşındaki Adem’in parası pulu yoktu, uzun süredir işsizdi, 3 çocuğuna ekmek götüremiyordu. Namuslu bir insan olduğu için çalıp çırpamazdı. Psikolojisi bozulmuştu.
Ülkemizde Adem Yarıcı gibi umutlarını yitirmiş, çaresiz, kara bahtlı kim bilir daha kaç kişi var?
Olay, yalnız Adem Yarıcı’nın değil, Türkiye’nin dramıdır.
★★★
İşsizlik insanları yakıyor!
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı resmi işsiz sayısı 4 milyon 396 bin ama gerçek işsiz sayımız 8 milyona dayanmış bulunuyor. İş bulmaktan umudunu kesip iş aramayanlar işsiz sayılmıyor!
Eğitimli her 100 gencimizin en az 25’i işsiz, perişan.
16 milyon 831 bin 210 kişi aldığı sosyal yardımlarla karnını doyurmaya çalışıyor.
Asgari ücret 2324 lira.
Açlık sınırı 2250 lira.
Açlık sınırında yaşayanların oranı yüzde 21 (Yaklaşık 17 milyon kişi).
Tepeden tırnağa her ürüne korkunç zamlar yapılırken, TÜİK’in açıkladığı enflasyon yüzde 12.5… Kara bir mizah gibi…
Ülkede birileri yiyor, birileri yanıyor!
Sosyal adaletimizin özeti bu!
Bir de “Türkiye kanatlandı uçuyor” edebiyatı yapıyorlar. Buna hâlâ inanan var mı, bilemiyorum!
İhanet ve nankörlük!
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye’ye karşı ihanet ve nankörlük içinde!
İngiliz The Guardian gazetesine konuşan Akıncı, “En kısa zamanda Kıbrıslı Rumlarla federal çözüm içeren bir anlaşmaya ulaşılmazsa adadaki Türk ve Rum toplumlarının bölünmüşlüğü kalıcı hale gelecek ve KKTC Ankara tarafından yutulacak!” dedi.
Şu çirkin ifadeye bakın! Ankara, Kuzey Kıbrıs’ı yutacakmış! Hem de bunu sorumlu kişi söylüyor ve aynı çirkinlikte devam ediyor:
“Anavatan, Yavruvatan yoktur. Türkiye’ye bağlanma ihtimali korkunçtur!”
Bunlar, ihanet içindeki bir adamın hezeyanlarıdır.
Türkiye Kıbrıs’ı ‘Yavruvatan‘ diyerek bağrına basmış, onu her türlü tehlikeden korumayı görev bilmiştir. Türkiye bu uğurda şehitler vermiş, yedi düvelle düşman hale gelmiştir.
Eğer Türkiye olmasaydı o efendi KKTC Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturabilecek miydi, yoksa Rumların kölesi mi olacaktı?
Akıncı, hükümetin faturalarını ödeyen Türkiye’ye ekonomik bağımlılığı azaltmak için Rumlar’dan yardım isteyerek “Güneyin desteğine ihtiyacımız var” dedi.
Kıbrıs Rum yönetiminden açıkça yardım dilenen bu adam nisan ayında yapılacak seçimde Kıbrıslı Türklerin cumhurbaşkanlığına yeniden aday oldu. Hangi yüzle acaba?

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/rahmi-turan/ulkemizde-yiyen-de-var-yanan-da-5615547/

Dün yazmam gerekiyordu, yazacaktım…
Kendimde güç bulamadım…
Suriye…
YINE tank, top, Mehmetçik takviyesi…
NIYE?
Kudüs kırmızı çizgileriymiş…
Israil orada…
Ne duruyorsun orospu çocuğu?

Hatırlıyor musunuz, YAZMISTIM…
Israil istihbarat örgütleri > bu sene Tayyipistan ile bir çatışma beklemiyor <
TEKRAR…
İnsani gerekçeler, mülteci HIKAYE, oy potansyeli…
Mehmetçik NEDEN Suriye’de?

>>> Bunun da cevabını vermiştim çok öncesinde <<<
Rus…
Suriye’de silah yığınağı, INANILMAZ…
Galiba 2018 verisi, kafa DUMAN…
15 milyarcık silah ihracatı var!

Halim YOK, HALIM…
YOKSA…
Ağzınız açık kalır bir tarafınız duvara vururdu!

Demiştim bu kadında “iş” var diye VE EVET siyasetçi olabilirsin AMA onurlu, namuslu bir insan olmak için ne bacak aranda bir şeylerin sallanması gerekir NE asker, subay olmak zorundasın, otorite eksikliği, Anne Kramp – Karrenbauer CDU başkanlığı ve başbakan olmaktan vaz geçti

O herif istifa ettirildi…
Hani FDP’li…
SPD, durumları malumunuz…
Merz’e yol açılabilir ama ne denli etkili olabilir pek emin değilim çünkü…
Büyük yanlışlar yapıldı, Alman…
“Biz halkız” diyenler…
Bizim göt kıllarımız gibi…
Bilmiyorum, bilmiyorum!?

Yok düzelmemişim, durdu durmasına ama

8:30 randevu…
Nefret eder oldum erken saate…
Kendime gelmiyorum, toparlayamıyorum kendimi, berbat. Hastane…
Park yeri bulmak neredeyse mümkün değil, nasıl yürüyeceğim bilmiyorum…
Cuma’dan beri evden bir adım atamadım.

Berbat, berbat…
Felaket…
Feci.