SÖYLE, cevap ver bana TMS (Transkraniellen Magnetstimulation) bir çare olabilir mi? xx

Anahtarı aldım, sorun yok artık…
Ama kardeş yârdim etmesi lazım, kadın yeni geldi, DayDay…
Çocuklara yemek falan…
Bitsin işi telefon edecek.

Yok ya ona taşıtır mıyım hiç…
Kadın başına…
VE EVET, var kadın ile erkek arasında “bir” fark!

Koca minibüs, girip çıkmaya. Kendi bahçeme normal araba ile bile zor giriyorum…
En son derdim, sonra genişletirim.

Bu arada ÖNEMLI BIR NOT…
Benzin fiyatlarında ANORMAL bir artış, demin gittim sigara almaya, baktım depoya…
Dolu, olsun dedim 1,20…
DIKKAT…
Depoya 3 litre girdi, dedim ya dolu…
😊
Dönüyorum, iki benzinci arasında iki, üç kilometre…
Ayni marka…
1,26…
Diğerine giderken ZORUNLU geçiyorum yanından 1,20’di…
Acayip doluydu bu yüzden diğerine gittim!

ANLA…
Öğrettim hep, çıkar kendince sonuçları!

Sahi…
Sınır boyu, Kurban bitti…
Tayyip haberlerinden geçti…
Savaş kaçkını Suriyeliler Tayyipistana dönüş yapıyor…
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

Alman…
Tatile gidenleri sokmuyor bir daha içeri!

Bunlar BENIM KABULLERIM, KURALLARIM ya bu deveyi güdersin VEYA … olur gidersin. NOKTA

Aynen de böyle söyledim, söylerim HERKESE!!!

Ortak devriye…
Tayyipistanin “büyük başarıları” Demirören medyasında sıralamakta…
Amerikalı başta olmak üzere bati geri adim atabilir AMA…
Ödetir bedelini…
Gör haftaya piyasalarda olacak olanları.

Siyasetin içe, ZARIF yanları…
Ahlaklı…
Kadın misali ZAMANLA gösterir kendini!

İzlemenizi tavsiye ederim, SON DERECE EGITICI. GÖR eğitimli, “köklü, görgülü” kişiler ile Kasımpaşa ayıları arasındaki farkı. Konu sadece giyim kuşam değil ki, IMAN, yürekten gelen bir imanı Israil’de gördüm mesela

I

II

III

SADECE…
DIKKAT, burada da bilinçli bir yönlendirme var…
Yani kamuoyu oluşturma, bu yüzden perde arkası, bu yüzen değişik kaynaklardan bilgi…
Bu yüzden oturup…
Düşünmek önemli!

Toplam milli gelir düşerken, kişi başına gelir de düşer
5 Eylül 2019

Resmi rakamlara göre 2019 yılının ikinci çeyreğinde (nisan, mayıs, haziran) gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) yani kısaca “milli gelir”, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1.5 azalmış. Ama bu yılın ilk çeyreğine (ocak, şubat, mart) göre yüzde 1.2 artmış. İlk bakışta bu sonuçlar bize “En kötü dönem geride kaldı; büyüme tekrar başladı” diyor. Ancak büyüme sonuçlarını, piyasa bilgileriyle “çapraz olarak tahkik etmek istediğimizde” boşlukta kalıyoruz. Mesela yılın ikinci çeyreğinde hane halkı tüketimi, birinci çeyreğe göre yüzde 3 kadar artmış gözüküyor. Ancak, olmayan mal satılamayacağına göre, bu “talebi” yani perakende satış artışını karşılayacak kadar bir “arz” artışının olmuş olması gerekir. Malum; “yok satmak” olmayan malı satmak değil, “Talebi karşılayamıyoruz” demektir. Üretim artışı yok, ithalat çökmüşse geriye arz artışını sağlayacak tek kaynak “stok eritme” kalıyor. Bir yıldan fazladır hem üretim hem ithalat ciddi geriliyor. Stokları bir türlü eritemedik mi? Ne bitmez mal stoku varmış bu memlekette?
BÜYÜMENİN MOTORU CARİ AÇIK AZALMASI
Neyse; resmi rakamlara ne kadar güvenmesek de, elimizde kullanacak başka veri seti olmadığı için, yine onlar üzerinden yorumlarımıza devam edeceğiz. 2019’un İkinci çeyreğinde toplam GSYH geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1.5 azalmış. Bu sonuç şöyle orta çıkmış: Hane halkı tüketiminin katkısı yüzde 0.62 azalmış, kamu tüketimininki yüzde 0.46 artmış. Toplam tüketimin milli gelire katkısı eksi çıkıyor. Azalış yüzde 0.16. Yatırım harcamalarının katkısı da eksi. Hem de eksi yüzde 7’den fazla. Büyümenin çok düşmesini önleyen tek şey cari açığın azalmasıdır. Cari açık azalması milli geliri 5.67 artırmış. Diğer bir deyişle, eğer cari açık azalmasıydı milli gelirimiz yüzde 7.17 düşmüş olacaktı. Cari açık rakamı küçüldüğü için “küçülme” sadece yüzde 1.5’te kalmış.
CARİ AÇIK AZALMASI, YURTİÇİ HARCAMALARIN AZALMASI DEMEKTİR
Türk ekonomisi “cari açığını sıfırlama” gibi çok büyük bir dönüşümden geçiyor. İnşallah bu dönüşüm kalıcı olur ve Türkiye cari açıksız büyüme becerisini elde eder. İnşallah diyorum çünkü bu dönüşüm, halkın tüketim ve yatırım harcamalarının azalmasına yol açıyor. Yani dönüşüm sürecinde halk, çaresiz fakirleşiyor. Cari açık, borç yemek demektir. Dış borç alarak yurtiçinde tüketmek halkı mutlu eder. Borcu ödemek ise ıstırap kaynağıdır. Şimdi hem fakirleştik hem de dış borç ödüyoruz. Sıkıntımız katmerlidir. Bize kalsa sonsuza kadar cari açık vererek büyümeye devam edecektik ama hain dış güçler buna izin vermedi. Siz bugüne kadar “Cari açık vermeden büyümek istiyoruz, bedeli ne ise millet olarak bunu ödemeyi göze almalıyız” diyen bırakın siyasetçiyi, tek bir iktisatçı gördünüz mü? Bizim iktisatçılarımız sabahtan akşama “Merkez Bankası sıkı durmalı” yani “Dışarıdan borçlanma sürmeli” diyor. Ama haklarını yemeyelim; hepsi “katma değeri yüksek üretim” ve “halkı üzmeyen yapısal reformlar” istiyor.
Son söz: Her acı ilaç faydalı değildir.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ege-cansen/toplam-milli-gelir-duserken-kisi-basina-gelir-de-duser-5317597/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Suriyelilerin bahçeli evi eksikti!
7 Eylül 2019

Belli ki 40 milyar dolar yetmedi, ülkemizdeki Suriyelileri bu kadar para kesmedi. Şimdi de ev sahibi olacak kendileri… Her kuşu tuttuk, havadaki o kuş leylek mi? Erdoğan; “Güvenli Bölge’de Suriyelilere 250-300 m2 evler yapsak, çevresinde de 100-150 m2 bahçesi olsa. Orada ekip biçseler, hiç olmazsa bu insanlar hazır balık değil, balık tutmayı öğrenirler” dedi…
★★★
Burada sorun ayrıntılarda değil, bizzat projenin ta kendisi… Bakın, hayal edilen evler bile 250-300 metrekare, ekip biçilmeye ayrılan alan ise evden küçük 100-150 metrekare… Sonra da ülkede tarım neden bu halde?
Suriyelilere 250-300 metrekare biçtiğine göre kendi vatandaşlarını 500-600 metrekare evlerde oturuyor sanıyor herhalde…
Evler barok tarzı olabilir. Saunada ter atarlar, havuzda serinlerler. Balık yerine de havyar yesinler! Botanik bahçeleri, yapay göletler, golf sahası, nargile alanı… Yanında da TOKİ müteahhitlerinin alacağı inşaat ihalelerinin paraları… Bütün emeklilerin 40 yıl çalıştıktan sonraki bahçeli ev hayalini Suriyeliler bedavaya getiriyorlar. Ne yapsak? Acaba Suriye’den vatandaşlık alıp Türkiye’de mülteci mi olsak?
★★★
Türkiye’de 20 milyon kiracı var. Eee sen vatandaşsın… Bankaya gidip 20 yıl ödemeli kredi çeker, eşek gibi çalışırsın. Kazandığının paranın yarısını devlete vergi diye kaptırırsın. Devlet 20 şehit ve gazi ailesine, Bursa’nın Nilüfer ilçesinde ev verdi. Yıllar sonra TOKİ; “Evler bize aktarılmıştır, ya 55 bin lira ödeyin ya da terk edin” diye ihtar çekti!
Oysa Suriyeli olunca eğitim, sağlık, ulaşım zaten bedava… Alışveriş ceplerine koyduğumuz kartla… Şimdi bahçeli ev de yapılacak onlara… Bir de araba çektik mi altlarına… Cep telefonu da hediye edelim yanında.…
Evleri alınca yan gelip yatacak değiller ya… En az üç çocuk yaparlar, onları da Türkiye’ye yollarlar. Dönüşlerinde devlet baba onlar için de pembe panjurlu bir ev ayarlar.
★★★
Nankörlük yapmayalım. Yedik, içtik, millet bahçelerinde kekimizi yiyip yuvarlandık. Bahçeli evi olanlar tapuyu Suriyelilere devretsin, iş tatlıya bağlansın, konu kapansın!
Gitmeyeceklerse, besleyeceksek kişi başı ne ödeyeceğiz. Devlet bunu bize bildirsin, herkes hesabını bilsin. Hayır, hepsinin gideceğini bilsem, evden geçtim villa bile veririm. Bugün ev ver hepsine, kolundan tutup sürüklesen yine de gitmez kimse… Satarlar, kiraya verirler, Türkiye’de yaşamaya devam ederler! Gerçi aklımda bir yer var. Yaklaşık 1100 odası ve kocaman bahçesi… Sonuçta orası da milletin yeri… Bir oluruz, iri oluruz, diri oluruz, onlara 1000 odasını veririz, 100 oda bize yeter de artar gari…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/suriyelilerin-bahceli-evi-eksikti-5321091/

18 yılın fotoğrafı!
7 Eylül 2019

İstanbul’un en büyük meydanını dolduracak sayıda makam aracı çıktığını gösteren bu fotoğraf, anlayabilene neler anlatıyor…
Belediye yok.
Çiftlik var.
Tasarruf yok.
İsraf var.
Allah’a inanmak yok.
Makam aracı tapıcılığı var.
Halkta itibarı yok olmuş.
Makam aracı saltanatı var.
Şehir halkına saygı yok.
Kent insanını sürü saymak var.
★★★
İlk gün daha az benzin yakanlar, şoförsüz olanlar getirildi. İkinci gün lüks olanlar, benzin yutanlar, şoförlü ve çift şoförlü olanlar sergi alanında yerlerini aldılar.
Birkaç gün sürecek.
Silme doluyor meydan.
Motor No.
Seri No.
Plaka No.
Eldeki liste (envanter) ile Yenikapı Sergi alanında toplanan makam araçlarının “seri- motor- plaka” numaraları birbirini tutuyor mu? Ekrem İmamoğlu, iddia edildiği gibi bu sergiyi şov olsun diye değil “Olmayan araç var gösterildi” şeffaflığına ulaşmak için yapmış olmalı. Belediye parası birilerine, yakınlara, yandaşlara, şirketlere “makam aracı” kılıfıyla mı aktarıldı?
Bunu göreceğiz.
Görmezsek.
Serginin ne anlamı kalır!
Bu ülkede çok eskiden beri devleti ele geçirelerin, belediyelerin, bakanlıkların “makam aracı saltanatı” kurdukları ve “Devlet malı deniz… Bal tutan parmak yalar…” çürümüş kültüründen beslendikleri bilinmeyen değil.
Bu eski çürümüşlük!
Yenikapı’da yeni olan:
Bankamatikte üçleme.
Bankamatik makam.
Bankamatik çalışan.
Bankamatik araç.
★★★
Bekliyoruz.
Sergi İstanbul halkına açıldığında; her makam aracının camına “Bu araç şu dairenin şu müdürüne verilmiştir…” diye yazılacaktır.
Bu Audi de aynı müdüre.
Bu Mercedes de aynı müdüre.
Makam bir.
Veriler makam aracı üç.
Kaç müdür var, kaç müdüre üç araç, kaç müdürü iki araç, kaç müdüre tek araç, kaç müdür yardımcısına kaç araç sunulmuş.
Kaç minareye.
Kaç kılıf dikilmiş.
Sergide kılıflar ile minarelerin içi içe girişini görmeliyiz. Göremeyeceksek! Yazık olur emeklere!
★★★
Yenikapı Meydanı’nda gördüklerimizin “bir ibret sergisine” dönüşmesini de bekleriz. Sergide makam araçlarının makamlara verilmesinde “yerindelik kararının” nasıl işlediğini de bilmek isteriz.
Cama asılması gerekir.
Bu makam aracı!
Şu makama verildi.
Şu hizmet için kullanıldı!
Şu kadar benzin parası harcandı. Şoförlere şu kadar maaş ödendi. Bunun karşılığında makam sahibi müdürün ya da bankamatik elemanın özel işleri, ailesi ve yakınları için şu işlere gönderildi.
Bu da yetmez.
Makam aracının camına; “bu araçla verilen hizmet, hiç aksatmadan, araçsız da yapılabilir ve biz bunu başaracağız” diye de yazılması gerekir.
Yenikapı’daki sergi!
18 yılın fotoğrafıdır.
Yangına dönmüş ekonomik krizi bu fotoğrafın bütün ülkeye yayılmış hali doğurdu. Saray yapma, israfı azalt diyenlere; “itibardan tasarruf olmaz” dendi.
★★★
Makam aracı israf yarattı.
İsraf bütçe açığını büyüttü.
Bütçe açığı!
Cari açık doğurdu.
Cari açık.
Dövizi çıldırttı.
Yükselen döviz.
Enflasyonu ateşledi.
İşsizlik, pahalılık, yoksulluk, yolsuzluk, çürüme, hukuksuzluk, tehdit, güçlerin tek elde toplanması hepsi bu fotoğrafın içinde
Dikkatli bakın, görünüyor.
KALEMİN GÖR DEDİĞİ
Belediye adliye ve karakola niçin makam aracı verir?
Belediyelerin hiç ilgisi olmadığı halde kent adliyeleri ile karakollara da “makam aracı tahsis edildiği” biliniyor. Adalet Bakanlığı ve iç işleri bakanlığı, adliye ile emniyete zaten makam aracı tahsisi yapıyorlar. Belediyelerin hakimlere ve emniyet müdürleri ile kaymakamlara ilave makam aracı vermelerinin mantığı nedir? Bir belediye başkanı ya da üst düzey belediye bürokratı suç işlediği iddiasıyla karakola düşse, yargıcın önüne çıksa belediye parasıyla sunulan makam aracı akla ne getirir?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/18-yilin-fotografi-5321071/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger