Dolar 4,28, Euro 5,08

Arazi Mafyası, Mafya, Mafya…
Suç çetesi, organize suç çetesi. Çete başı ve çetesi…
Fakirleşiyorsun, fakir!

İmza
8 Mayıs 2018

Meral Akşener’e imza verenlerin fetocu olduğunu söyleyen Devlet Bahçeli, tek tek isimlerimizi sayarak “merak ediyorum” demiş, “Emin Çölaşan imza verdi mi? Rahmi Turan imza verdi mi? Yılmaz Özdil imza verdi mi?”
*
Tek tek isim vererek izah edeyim bari.
*
“Cemaatin ileri gelenleri, mensupları bugüne kadar ne getirdiler de bunu geri gönderdim, yapabileceğim ne varsa yaptım, rabbim şahittir, ne istediniz de alamadınız” diyen kimdi? Asrın liderimiz.
*
Akp iktidara gelir gelmez “yurtdışındaki cemaat okullarını destekleyeceksiniz, ziyaret edeceksiniz, elçiliklerdeki resmi törenlere davet edeceksiniz” diye genelge yayınlayan kimdi? Abdullah Gül.
*
İktidara gelir gelmez 23 Nisan’a alternatif olarak feto’nun Türkçe olimpiyatlarını kutlamaya başlayan, hatta ilk olimpiyatı kendi himayesinde yaptırarak, “milyonlarca insan şu anda gözyaşı dökerek bizi izliyor, bunların arasında birisi var ki, gurbette tek başına hüzünle bizi seyrediyor, televizyon başında bizi izleyen o güzel insana teşekkür borcum var” diyen kimdi? Bülent Arınç.
*
“Türkçe sevgi dilidir, barış dilidir, Yunus’un dilidir, Mevlana’nın dilidir, aç herkese sineni aç, onun gibi ilaç diyen fethullah gülen hocaefendinin dilidir” diyen kimdi? Binali Yıldırım.
*
Cemaatin hedefleriyle Türkiye’nin hedeflerinin “tamamen örtüştüğünü” söyleyen kimdi? Ahmet Davutoğlu.
*
“Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış filan, bunlar kargaları bile güldürür” diyen kimdi? Akp’nin bakanı Hüseyin Çelik.
*
“Bu yolu açan, bu ateşi yakan, bu fikri veren muhterem fethullah gülen hocaefendiye gönül dolusu saygılar gönderiyorum, kendisine çete diye hitap edilmesi büyük haksızlıktır, vicdansızlıktır” diyen kimdi? Akp’nin bakanı Bekir Bozdağ.
*
Cemaat hakkında “faaliyetlerinin daha fazla arttırılması, daha yaygın hale getirilmesi, vatanseverlik görevidir” diyen kimdi? Akp’nin bakanı Numan Kurtulmuş.
*
Cemaate yönelik suçlamalar hakkında “aynen 28 Şubat gibi, aynen 12 Eylül öncesi gibi senaryodur, derin devlet harekete geçti, cemaati döverek, cemaate saldırarak Türkiye’nin değişim yönünü etkilemeye çalışıyorlar” diyen kimdi? Akp’nin bakanı Süleyman Soylu.
*
Cemaati savunarak “insan merkezli bir hizmeti esas alan insanlara ‘hizmetlerinizi durdurun‘ denir mi, aksine, teşvik edilir, desteklenir, elden ne geliyorsa o katkı sağlanır, wwbu gerçeği görememek ferasetsizliktir” diyen kimdi? Akp’nin bakanı Faruk Çelik.
*
Feto’ya yönelik suçlamalar hakkında “şiddetle kınıyorum, daha ağır kelime kullanmamak için kendimi zor tutuyorum, hayatı insanlığa hizmetle geçmiş bir büyük zat için suçlamalarda bulunmak, son derece çirkindir, kara lekedir, fethullah gülen hocaefendi hayatının her döneminde tertemiz kalmış bir kişidir, kendisine şükran borçluyuz” diyen kimdi? Akp’nin bakanı Recep Akdağ.
*
Feto için “gönül dünyalarını imar eden, bu hizmetlere öncülük eden, gurbetten sılaya gelme özlemi çeken büyüğümüze saygı ve şükran hislerimi ifade ediyorum” diyen kimdi? Akp’nin bakanı Suat Kılıç.
*
“Fethullah gülen hocaefendi son 1000 yılın en büyük Türk büyüklerinden birisidir, evrensel Türk rönesansını başlatan Türk mucizesidir, Shakespeare gibi evrenseldir, ona düşmanlık edenlerin utanması gerekir” diyen kimdi? Akp milletvekili Hüseyin Kocabıyık.
*
“Vicdanlı bir insan olarak diyorum ki, bu hizmetlerin durdurulmasını isteyeceğinize, gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz” diyen kimdi? Akp milletvekili Ahmet Gündoğdu.
*
Fethullah’a feto diyenleri azarlayarak, “terbiyeni takın, Fethullah Gülen’e feto diyemezsin, özür dile” diyen kimdi? Melih Gökçek.
*
“Fethullah gülen vatan hasretiyle dışarda yaşıyor, ona karşı yapılanlar cezasız kalmayacak” diyen, “fethullah gülen hareketine yönelik düşmanca tavırları hiçbir vicdan sahibi onaylamaz” diyen, “benim ümidim fethullah gülen okulları” diyen, “demokrasi kıvılcımı” diyen, “vizyoner lider” diyen, “Türkiye’nin övüncü” diyen, “hocaefendi barışçı, nazik, çok naif bir insan” diyen, “ceviz kadar beyni olanlar hocaefendinin büyüklüğünü anlayamaz” diyen kimdi? Yandaş medya.
*
Hatta…
*
MHP yöneticilerinin kumpas kasetleri piyasaya servis edildiğinde, Devlet Bahçeli feto’yu suçladığında, feto’ya toz kondurmayarak… “MHP’nin fethullah hocaefendiye saldırısı, bana göre ihanet derecesindedir, hiç ahlaki değil, çok çirkin bir şey, yani hocaefendi işi gücü bırakmış da MHP’yle mi uğraşıyor, bir defa onun bulunduğu makam böyle bir şeye müsaade etmez, onun meşgalesi böyle bir şeye müsaade etmez, çok çok çirkin, çok ayıp bir şey, ben bunu ihanet derecesinde kınıyorum” diyen kimdi? Asrın liderimiz.
*
E hal böyleyken sana imza verecek değildik herhalde!
*
Bunlarla ittifak yapacaksın, sonra dönüp muhalefet ittifakına fetocu diyeceksin öyle mi?
*
Seni “ihanet derecesinde kınayan” Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı adayı göstereceksin, sonra muhalefetin cumhurbaşkanı adaylarına imza verenleri tehdit edeceksin öyle mi?
*
Kuvvacıyım.
Mustafa Kemal dışında kimseye imza vermem.
Dolayısıyla, tarih huzurunda asıl merak edilmesi gereken soru şudur:
Devlet Bahçeli’yi bu zavallı duruma imza attıran mecburiyet nedir?

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/imza-2-2393378/

Türkiye senden alacağım var…
6 Mayıs 2018

Tam 16 yaz, 16 kış mutsuz uçup gitti, 16 ilkbahar…
Her gülümseyişte, bir hüzün takıldı dudaklarımızın kenarına…
Hapishane önlerinde, mahkeme kapılarında geçti 16 sene…
Anneler, babalar, sevgililer, çocuklar nöbetleşe ağladılar…
Türkiye senden alacağım var…
*
Sofralarımızda her zaman gözükmeyen birisi daha vardı…
Kadınlarımızın çekmecelerinde, çamaşırların arasında havan topu aradılar… Yiğit yurtseverlerimizi birer adi hırsızmış gibi ite-kaka hücrelere kapattılar… Hapishanelere sağlam girenler birer tükenmiş beden olarak çıktılar…
Direnenleri sokak arkalarında vurdular, filiz çocuklarımızı verdik senin için…
Tam 16 sene…
Türkiye senden alacağım var…
*
Din adına yalan, din adına talan, din adına hırsızlık yaptıklarında, en azından iki kişiden birisine yalvardık…
Uyan…
Uyan…
Uyan…
Bir torba kömüre sattın bizi…
Laf söylemeye kıyamadık, dizlerimize vurduk sadece…
Bak işte; ne devlet kaldı, ne kardeşlik, ne barış, ne huzur…
Elbette hesabı sorulacak…
Alacağım var…
*
Faruk Demir’in şarkısını dinliyorum sabahtan beri:
“Yarım kalmış hesabımı görmeye geldim…
Ağlattığın yerlerde gülmeye geldim…
Çakala çiyana cömert davrandın
Bize de gösterdin çıkmaz sokaklar…”
*
16 sene…
O günlerde doğan çocuklar okumayı söktü, aşık oldular…
Kırlangıçlar 16 kez yavrularını büyütüp uçurdular… Köy yolları 16 kez kardan kapandı, açıldı… 16 kez vatan toprağına cemre düştü… Güller, zambaklar, papatyalar, kır çiçekleri 16 kez açtı… Leylekler tam 16 kez şaşırmadan gelip yuvalarını buldular…
16 senedir uyudun…
Yetmez mi?..
Türkiye senden alacağım var…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/bekir-coskun/turkiye-senden-alacagim-var-2390102/

Demirtaş’a süt hakkı!
7 Mayıs 2018

Demokrasinin sütünden payına düşeni içmek Selahattin Demirtaş’ın da hakkı. Bütün adaylar haklarına düşeni alıyorlar. Meydanlara çıkıyorlar, TV’lerde canlı yayın manifesto açıklıyorlar. Kentleri geziyorlar, meydanlarda kurulan kürsülerde önerilerini, eleştirilerini, projelerini seslendiriyorlar.
Demirtaş hariç.
Zeytin Dalı Harekatı başladığında Başbakan Binali Yıldırım, 17 aydır hapiste yatan Selahattin Demirtaş’ı ziyaret edebilirdi.
Altın fırsat doğmuştu.
Zeytin Dalı: Size ayrı vatan vereceğiz diye bölünmeye çağırılan Kürtleri emperyalist ABD, Fransa, İngiltere’nin “böl ve yönet- ayır ve birbiriyle savaşa sok” tuzağından kurtarıp “Türk-Kürt Büyük Kardeşliğini”yeniden bina etmenin barış eliydi. Başbakan Yıldırım, Kürtlerin oy verdiği Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret edebilseydi, Zeytin Dalı taçlanacaktı
* * *
Demirtaş hapisten çıkıp diğer adaylar gibi meydanlarda kurulan kürsülerde konuşur, canlı yayınlarda yerini alırsa; “Türk ve Kürt Büyük Kardeşliği” emperyalist ülkelerin “böl ve savaşa tutuştur” hain tuzağından kurtulabilmenin çok büyük adımı olur.
Demirtaş tutuklu yargılanıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı, tutuklu yargılananlara da seçime girme, aday olma, görüşlerini, önerilerini, Türkiye için nasıl bir gelecek düşündüklerini, projelerini anlatma hakkı veriyor.
En büyük proje!
Ne İstanbul’a kanal açmak!
Ne havalimanı dikmek!
Ne köprü, ne tünel yapmak!
Ne emekliye 1000 TL.
Ne vergi kaçırana af.
Ne şeker fabrikalarını satma!
Ne limanları yabancıya peşkeş! Ne devletin elektrik dağıtım imtiyazını özelleştirme! En büyük proje; emperyalistlerin “Türk ile Kürdü bölüp birbiriyle savaştırma tuzağını” bozup; “Türk ve Kürt Büyük Kardeşliğini” yeniden bina etme.
Altın fırsat yine geldi.
Demirtaş’a süt hakkı!
Hapishaneden çıkmalı; Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Doğu Perinçek gibi seçim meydanlarından canlı bağlantılarla 57 milyon seçmene seslenebilmeli.
* * *
Cumhurbaşkanı seçilmek için oy isteyen Muharrem İnce, “Demirtaş’ı da cezaevinde ziyaret edeceğim” diyor ve “Cumhurbaşkanı olduğumda Türkiye’yi, beni gördüklerinde ayağa kalkmayan yargıçların ülkesi yapmak istiyorum” diye ekliyor. Meral Akşener, “Cumhurbaşkanı seçilirsem Güneydoğu konusunu Güneydoğulu kadınlarla, annelerle birlikte çözeceğim” diyor.
Demirtaş da söylesin.
Nasıl bir Türkiye istiyor?
Canlı yayınla anlatsın.
Kürsülerden açıklasın.
Böyle bir adım; Türkiye’nin ileri demokrasiye geçebileceğinin işareti olsun.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/demirtasa-sut-hakki-2391476/

######
Sıra İran’da mı?
7 Mayıs 2018

Türkiye’de biz seçimlerle uğraşırken, yanıbaşımızda kritik gelişmeler var.
AKP’nin “eş başkanı” olduğu “Büyük Ortadoğu Projesi” hızla ilerliyor.
Tüm işaretler, Suriye’de iç savaşın sonlanmaya başladığını, yeni çatışma ibresinin ise İran’a doğru döndüğünü gösteriyor.
Detaylarlara bakmadan önce, genel durumu özetlemekte fayda var.
“Büyük Ortadoğu Projesi” çerçevesinde ABD, soğuk savaş döneminde giremediği ülkelere yerleşti.
*Mesela Irak; Saddam yönetimi son yıllarında Washington’dan iyice uzaklaşmıştı. Saddam sonrasında şimdi Irak’ta bir değil, birkaç Amerikan askeri üssü var. Saddam’ın devrilmesi sürecinde AKP’nin o zamanki ve bugünkü lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Mart tezkeresini geçirmek için verdiği uğraş hâlâ hafızalarda.
*Ya da Suriye; soğuk savaş döneminde doğu blokuna yakın duran Esad ailesinin başına gelenler ortada. Şimdi Suriye’nin kuzey doğusunda, Menbiç’te, Kobani’de Amerikan askerleri devriye geziyor. Suriye’de iç savaşın ilk günlerinde Washington’un en büyük ortağı, Esad’ı devirmeye pek hevesli olan AKP hükümetiydi. “Eğit-donat” programlarıyla Esad’a karşı cihatçı yetişme çabaları ABD-AKP hükümeti ortaklığıyla gerçekleşti. Sonuçta da, ABD soğuk savaş döneminde hiç giremediği Suriye’ye iyice yerleşti.
Amerikan askerleri Suriye’ye girerken, Türkiye’nin de “durumdan vazife çıkarmasına”, önce El Bab, ardından da Afrin’e yerleşmesine başlangıçta pek ses çıkarılmadı. Ancak şimdilerde, tıpkı “eğit-donat” gibi, bu ortaklığın da bitmiş olduğunun işaretleri geliyor. ABD Dışişleri Bakanı Nauert’in geçen hafta Afrin konusundaki “İnsanların evlerine geri dönmeleri engelleniyor” çıkışı kritik önemde. AKP üzerine kurulacak “Suriye’den çıkın” baskısının işaret fişeği gibi.
Buna bir de yaklaşan seçim için günde birkaç miting/konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye konusundan, Afrin’den ve Menbiç’ten hemen hemen hiç bahsetmemesini ekleyin. Ankara mesajı almış gibi görünüyor.
Yine geçen hafta dikkatlerden kaçan bir başka gelişme ise Türkiye’nin bir dönem kolladığı, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Neden bunlara terör örgütü diyorsunuz?” çıkışı yaptığı El Nusra konusunda yaşandı. AKP hükümetinin, İdlip’teki El Nusracılar’a -yeni ismiyle Tahrir el Şam’a- “kendinizi fesh edin” ültimatomu verdiği haberleri yayıldı. Eğer gerçekse, Türkiye’nin Suriye’den çekilmeden önceki son işi bu cihatçıları temizlemek olacak gibi görünüyor.
*Suudi Arabistan zaten hep ABD’nin ortağıydı. Şimdi bir saray darbesiyle ki elbette Washington destekli- iplerin Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın eline geçmesiyle Suudiler iyiden iyiye ABD’nin Ortadoğu’daki “cengaver savaşçısı” haline dönüştü.
*Mısır deseniz; Bir ara Sünni cihatçılar iktidarı ele geçirir gibi oldu. Ama bir darbeyle bunun da önü kesildi. Sisi yönetimi, ABD’nin yörüngesinde hayatına mutlu mesut devam ediyor.
*Dışardan askeri müdahale/içerden askeri darbe/saray içi kavgalarla yönetim dizaynı o kadar aleni hale geldi ki, bunları doğrudan yaşamamış ülkeler bile, kendi kendine BOP yörüngesine girmeye başladı. Mesela Fas; Geçen hafta durduk yere İran’la diplomatik ilişkilerini kesti.
*İsrail ise elbette BOP’un ABD ile birlikte en büyük kazananı durumunda; 14 Mayıs’ta İsrail’in en büyük hayali gerçekleşiyor. ABD, İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyor. İsrail’deki Amerikan Büyükelçisi David Friedman, Kudüs’te açılacak büyükelçilik için davetiye bastırıp, herkese göndermiş. Elbette Tel Aviv’deki Türkiye Büyükelçiliği’ne de davetiye gitti. Ancak ilginçtir; Şunun şurasında bir hafta kaldı. Ama ne Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, ne AKP’den bir “Eyyy ABD, Eyyy İsrail” çıkışı yok.
Tüm işaretler, Ortadoğu’nun tamamına bir şekilde yerleşen ABD’nin, giremediği tek ülkeye, İran’a gözünü diktiğini gösteriyor.
Türkiye’ye bu çerçevede biçilen rolü de aşağı yukarı tahmin etmek zor değil.
Türkiye, işte bu koşullarda çok kritik bir seçime gidiyor. Oyunuzu verirken, Büyük Ortadoğu Projesi’ni hatırlayın, Türkiye’nin bu projenin parçası olmasını içinize sindirip sindiremediğinizi de düşünün……
AKP, AYASOFYA KONUSUNDA ABD’YE SÖZ VERMİŞ!
ABD’nin 1998’den bu yana her yıl, tüm dünya ülkeleri için hazırladığı “dini özgürlükler raporu” ortaya çıktı. Raporun Türkiye bölümünde çok sert eleştiriler, hatta “yaptırım uygulansın” tavsiyesi var.
Raporda;
Türkiye’de FETÖ davasından yargılanan Amerikan vatandaşı Papaz Andrew Brunson’un durumundan, AKP hükümetinin dini gruplara yönelik devlet desteğini sadece Sünni gruplara vermesine…
Okul müfredatlarında Türkiye’deki başka hiçbir dini grup yokmuş gibi, sadece Sünni Müslümanlığın öğretilmesinden AİHM’in dini özgürlüklere ilişkin kararlarının -mesela isteyen öğrencilerin din derslerinden muaf tutulması gibi- uygulanmamasına kadar pek çok sert eleştiri var.
Ancak raporun en ilginç kısmı Ayasofya konusunda;
Meğer AKP hükümeti Amerikalılara “Ayasofya ibadete açılmayacak” sözü vermiş.
Malum; halen müze olarak kullanılan Ayasofya’da 1991’den bu yana ibadete açılmış durumda küçük bir mescit var.
Ancak Ayasofya’nın bütününün ibadete açılması konusunda bir tartışma da sürüyor. Hatta bazı AKP’li milletvekilleri bile Ayasofya’nın ibadete açılması için çağrı yapıyor.
ABD raporunda, dini özgürlükleri incelemek için Ekim 2017’de Türkiye’ye giden Amerikan heyetinin, AKP hükümetine Ayasofya konusunu da sorduğu bilgisi yer alıyor.
Ve rapora göre, bakın AKP Ayasofya konusunda ABD’ye ne demiş;
“Ayasofya’nın mevcut hukuki durumunu değiştirmeye niyetimiz yok.”

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/zeynep-gurcanli/sira-iranda-mi-2391457/

#####

Kâğıt işlerim var, evraklar, rakamlar, karmakarışık işler

Bitsin… KIMSE yanlış anlamasın, bu çeyrek sapıttı mi diye kendine sormasın. Beni bilen bilir!
Kadın vücudunu anlatacağım sizlere, terziliği…
Kara Mediha’mı, ANLAYAN ANLAYACAK, GEREKEN DERSI ÇIKARACAK. En azından öyle olacağını umuyorum. Biter bitmez, sürebilir biraz çünkü önümde koca bir dağ var, kocaman!
Evet…
Kadın vücudunun siyaset ile ne ilgisi olabilir diye sorabilirsiniz kendinize, VAR kardeşim VAR!